Sayfalar

20 Şubat 2014 Perşembe

İyi insanlar nerede?
O.Henry çok sevdiğim hikaye anlatıcılarından biridir. Ben de hayatıma giren müthiş üç erkekten birini O.Henry tadında hikayeleştirmeye çalıştım. Huzurlarınızda...

MÜMİN
Ağustos ayı.Sıcak mı sıcak günler. Hastane odasındayız . Annem by-pass ameliyatı olacak. Öncesinde kriz geçirdiği için 15 gün beklememiz gerekiyor. Erkek kardeşim ameliyattan sonra gelecek, şanslı piç. Öyledir o. Pek çok ailevi sorumluluktan muaftır. Sebebi yok. Öyledir yani, şanslı işte. Şikayet ettiğimden değil; mücadelesi verilmiş ve kabullenilmiş bir durum benim için. Mevzu başka zaten.
Hastanede refaket günleri. Herkes için aynı işte. Yavaş geçer, hatta geçmez. Durağan sahneler her gün tekrarlanır. Kalk, kahvaltı, ilaç, çay, kahve, gazete, abuk sabuk diziler, elde telefon biraz sosyalleşme çabası, ziyaretler bazen iyi geçer, hoş beş ile.Bazen  de cevabını bilmediğin soru bombardımanı şeklinde. Sadece ziyaretle kalsa iyi. Bir de ziyarete gelemeyenlerin telefonları var.  Bir cinnet anımda telefonu tuvalete atacaktım yeminle, orada bile soru cevapladım.
Nedir bu merak ?
-Kaç saat sürüyormuş ameliyat?
-Bilmiyorum,sormadım.
-Yoğun bakımda kaç gün kalınacak?
-Iıııı duruma göre değişir herhalde.
-Eve ne zaman çıkacak?
-İyileşince.
-Doktoru kim?
(Napıcan doktorunu, gidip adamımı öpücen.)
-Nasıl oldu?
(Allahım ya 100 kere anlatmış mıyımdır acaba?)

Bana yöneltilen bu bunaltıcı sorulardan kurtulmanın çok güzel bir yolunu buldum sonunda. Bir şey istiyordum. En basit ve net cümlelerle.
Mesela...
-Bıdıbıdı teyze, yarın benim iki saat işim var. Annemin yanında kalır mısınız?
-Aaa kızım çok isterdim ama vıdı da vıdı,vıdı da vıdı.
(Geri saymaya başla  kızım Özge : on-dokuz-sekiz-yedi-altı.  AAA  gitti. Hayret! Ulan sıfıra kadar bekleseydin Bıdıbıdı teyze, çok hızlı çıktın valla.)

Annem çok ukalasın, ne kadar kabasın diye başlar bu sefer.
-Sen benim kızım olamazsın.
(Kandırdınız di mi beni bunca sene.Biliyordum! Ben daha çok babama benziyorum işte. O daha az “mış” gibi yapan bir insandı. Anne, şu dostlar alışverişte görsün olayını bu halinle bile bırakmıyorsun ya pes.)

Ziyaretler biter, doktorlar ışık hızıyla gelir, gider. Akşam, yemek vs. vs.vs.



Sanki günler çok hızlı geçermiş gibi, sabahın beşinde,altısında kalk borusu öter. Gece nöbete kalan bezmiş hemşireler, odayı temizleyen hastabakıcılar, pvc tabaklarda pvc tadında peynir,zeytin dağıtan kateringci kadınlar...Önce hangisi gelirse artık.

Kapı açılır.
-Tak .
(oha be yavaş yahuuu)

Kapı o hızla duvara çarpar.
-Dan.
Lambanın düğmesine bi hışım basılır.Ondan bile ses çıkartırlar valla.
-Tık.
Ve beyaz floresan lamba uykunun en tatlı yerinde gözünün içine patlar.
-İlaç saaaatiiiiiiii.
-Tamam (kalktık karga karı, biraz bekle.)

Kahvaltı başka alem.Metal servis arabasına ramazan davulu muamelesi yapan kadın gelir. Uyanmamak mümkün mü?
-Tak
Kapı gene açılır.
-Kahvaltıııııııııı.
(Ahanda pvcler geldi,aman biz kantinden alırız bi şeyler, kalkamıyacam şimdi.)
-Biz istemiyoooz kahvaltııııııı.
-Datlı canın bilir.
-Küt
Kapı kapanır.
(Yavaş yahu, kadın ikinci krizi geçirecek anasını satiim.)

Bi de hastabakıcılar var. Mavi kostümlüler.Yine kapı gürültüsü.
-Temizliiiiiik.
(Buyur gel, camları silme bu hafta.Ütüler de birikmiş ama zahmet etme.)

Kovadaki suyun yarısı yerlere dökülerek silinir.
-Basmayın haaa,sonra iz oluyor. Bize kızıyorlar.
(Oldu uçarak giderim ben tuvalete, sen merak etme.)
-Eee, bi de kuru bezle silseniz, iz kalmaz.
-Yok ki kuru bez,hem bıdı bıdı bıdı da bıdı
(Bahane, hep bahane be abicim.Ne olacak bu memleketin hali?)



İşte bu ritüellere tam alışmışken bir sabah odanın içinde usul usul bir tıkırtı duydum.Gözümü önce hafifçe, sonra faltaşı gibi açıp fırladım yataktan. Mavi kostümlü yırtık terlikli bir hastabakıcı odanın ortasında yerleri siliyor. Daha ben ağzımı açmadan...
-Abla uyu sen, uyu.Ben silip çıkıcam.
(Ne ablası ulan. Uykuma tecavüz edilmesine alışmış olabilirim ama röntgene karşıyım!!!)
-Nasıııııııl??? diye cırladım.
-Kahvaltı daha gelmez,sen yat uyu abla.Ben hemen silip çıkıcam.Hem anne de uyanmasın.
-Hııııı?

Veee o sırıtış geldi. Sigaradan sararmış ve çoğu çürümüş dişler ile görüp görebileceğiniz en büyük,en doğal gülümseme. Benim böyle dişlerim olsa ağzımı açamazdım valla. Ama o sırıtıp duruyor yüzüme yüzüme.Napiim pembe pijamalarımla adamın karşısında daha fazla dikilip duracak değilim. Mecbur döndüm refakatçi yatağına. Pikeyi kulaklarıma kadar çektim.
Ve dinledim.
Sessizce yerler silindi ve sonra kapı usulca kapatıldı.
(Allah Allah, Allah Allah rüya mı acaba?)

İşte Mümin’in hayatıma girişi böyle oldu.

Sonra alışmadığımız bazı insanlık hallerine Mümin bizi alıştırdı.
Mesela odanın kapısı tıkırdar, Mümin o unutulmaz güzel dişleri ile sırıtır.
-Günaaaaaaydııııın.
Annem aynı tını ile
-Günaaaaydıııııın.
Ben bütün ciddiyetimle
-Günaydın Mümin.
-Abla, yan odayı boşalttılar.Kayısı suyu kalmış ister misin?
(Amma ablacı çıktı bu da.Ulan napiim milletin kalık kayısı suyunu.)
-Sağol Mümin.Ne zamandan kalmıştır o?At gitsin.
-Olur mu Abla? Hiç açılmamış,sıfır km. Açılsa getirir miyim? Atarım zatiiin.
(Zatiiin ne ulan)
-Eee sen iç o zaman.
-Koca şiseyi ben nasıl içiiim? Al sen bunu.
(İyi ver hadi,ulan cidden açılmamış bu)
-Teşekkür ederiz Mümin.Sen istemediğine emin misin?
-Yok Abla,var bana da zatiiin.
(Zatiiin ben de ablan değilim)

O günden sonra Mümin bize sıfır km sular, meyve suları taşıdı durdu.


Mesela kapı tıkırdar.
-Abla.
-Hee Mümin.
-Ben kantine gidiyorum.
( İyi napiim)


Mümin anneme döner.
-Anne,sen bi şey ister misin?

Annem atlar tabi hemen.

-Bana ....
-Hayır Anne !
-Ne mani oluyon Abla? Ne istiyon Anne söyle?
-Tatlı isteyecektim.

  Mümin sırıtır,ah o dişler yok mu? Az sırıt be Mümin.

 -Alırdım Anne ama ben bu abladan korkuyorum.
  (Aferin Mümin patronun kim olduğunu göster ona.)
 -Sağol Mümin sen git, biz bi şey istemiyoruz.
 -Tamam Abla.
 (Hay ben senin Ablana,töbe töbe...)

  
Bahşiş adettendir değil mi? O olmadan ekstra iş yapmaz hastabakıcılar. Siz öyle sanın.

Anneme eko çekilecek, annem tutturdu Mümin de gelsin.
(Ulan adam bizim hususi hastabakıcımız mı?)

Neyse Mümin’den rica edilir.

 -Gelir misin?
 -Gelirim Abla.Sen bekle 10 dk sonra gelirim.
 -Problem olmasın?
 -Problem ne Abla?
 (Hay Allahım komik misin?)
 -No problem yani?
 -Heee,no problem Abla.
  Sırıtır.
  (Alıştım lan ben bu dişlere)

  10 dakika sonra Mümin kapıda dikilir.

  - Lumizinini getirdim anne.
  (Bu espri bayatladı be Mümin.)

 Annem Lumizinine kurulur. Onlar önde sohbet ede ede, ben arkada güle güle gideriz öyle.
İşimiz biter, odaya döneriz. Annem göz kaş işareti yapar. Ben Mümin’e para  uzatırım. Hiç beceremem öyle cebe sokuşturmayı ama.

-Abla O ne?
-Ya Mümin çok sağol zahmet oldu sana.
-Ne zahmeti abla, benim işim bu. Alamam.
 -Al Mümin, sonra başka şey isteyemeyiz.
 (Ulan al işte en beceremediğim şey zatiiin,uğraştırma beni.)
 -Abla sok onu cebine, başıma iş açma.
 -Herkes alıyor Mümin kimsenin başına bi iş gelmiyor.
  Sanki sen bunları bilmiyon Mümin !)
 -Ben almam Abla, o kadar diyom bak.
  (Tamam be bozulma, almazsan alma.Anne bi daha da sen ver yaa, bütün pis işleri niye ben     yapıyorum.)

Böylece öğrenmiş olduk ki Mümin bu işleri Allah rızası için yaparmış. Hastanede kaldığımız süre içinde o lumizinle çok seyahetlerimiz oldu. Mümin hiç para almadı. Bir iki kere daha yeltendim,baktım gerçekten kızıyor,üstelemedim.          

Hani hastabakıcılar kraldan daha kralcı olur ya, Mümin tam tersi idi.Suç ortağı bile olduk.
-Mümin bee?
-Hee abla?
-Ya bize sandalye lazım, annemin portatif tuvaletinde oturmaktaktan ....
(Popom ağrıdı.Ulan abartma Özge,adam yanlış anlar şimdi.Başına iş alma.)
-Anladım Abla.
-Mümin benim adım Özge.
-Biliyom Abla.
(Bok biliyon.Ne biliyon .Tutturmuşsunuz bi abla da abla)
-Abla...Bak şimdi ben doktor odasına gidiyorum.Orada bakiim sandalye var mı?
-Eee tamam.
(Ne bu gizlilik Mümin.)
-Var mıymış?
-Var abla iki tane.
-Eeee.
-Abla
(Ne ulan abla abla)
-O sandalyeleri hasta odalarına vermek yasak. Doktorlara sandalye kalmıyor diye kızıyorlar.
(İyi de o odayı daha bir doktorun bile  kullandığını görmedim) 
-Eee ?
-Ben kapıyı açık bıraktım. Sen biraz sonra git birini al.
(Vay gizli operasyon yapıyoruz, sandalye operasyonu ! Sevdim bu işi...)
-Alırım tamam.
-Soran olursa sakın Mümin dedi, deme.
(Der miyim be Mümin, kıyar mıyım sana ?)
-Tamam Ali verdi derim.
(Ohh Ali’den de temiz çarşaf vermemenin intikamını almış olurum.)
-Sakın Abla,olur mu öyle! Onun başı yanar.
-Şaka Mümin, kapı açıktı gördüm aldım derim.Merak etme sen.
-Hee Abla öyle de.  

Bu suç ortaklığımıza daha sonra açık unutulan depo kapısı ve temiz çarşafların durduğu odanın kapısı eklendi.


Sonra ameliyat tarihi geldi.Lumizin kapıya çekildi, annem kuyruğu dik tutmaya çalışarak oturdu. Bi sessizlik hali hepimizde.Mümin ile annem önde. Ben, kardeşim ve eşi arkada yürüdük ameliyathanenin önüne kadar. Kapılar açıldı, annemi sedyeye aldılar. O bize, biz ona el salladık. Mümin de el salladı. Mümin benim gözümden yaşlar döküleceğini anlamış gibi...
-Abla biz gidelim odayı toplayalım, sen burada biraz daha bekle.
(He Mümin, nasıl anladın? Gidin hemen yoksa böğürerek ağlamama hepiniz şahit olacaksınız.)

Ameliyat,yoğun bakım derken kısa zamanda servise geri döndük. Yeni odamıza yerleştik.Ertesi sabah odada yine sessiz bir tıkırtı.

-Mümin sen misin?
(Sensin inşallah zira başka bir Mümin kaldıramaz bu bünye.)
-He benim Abla. Anne nasıl?
-Uyuyor işte orada,iyi maşallah.
-Hadi Abla,sen de uyu biraz daha.
-Tamam Mümin, sağol.
(Gerçekten sağol Mümin).

Sonra kardeşim,ben ve eşi arasında nöbetleşe refakat günleri başlar. Kardeşim şanslı piçtir,demiştim di mi?

-Abla.
-Hee Kaya.
(Ulan herkesin ablası oldum,adımı unutmazsam iyidir burada.)
-Ben sigara içmeye gidiyorum.
-Annemi yürütecektik.
-Daha bir saat var.
-İyi.Git ama vakitlece gel,kavga etmeyelim.

Annem araya girer.

-Sıkma çocuğu.
(Hee çocuk olan varsa beri gelsin.Benden hepi topu üç yaş küçük be.)

Kapı tıkırdar. Mümin o güzel unutulmaz gülümsemesi ile...

-Merhaba Abla.
-Merhaba Mümin,Hoş geldin.
-Beni alt kattan çağırdılar.
( Napiim Mümin? İzin mi istiyorsun benden?)
-Eee git Mümin.
-İşim uzun sürer.
(Seni özleyeceğiz Mümin.)
- Bi şey isteyecek misiniz? Anne yürüyecekse, yürütüp gideyim ben.
-Yok, sağol. Kaya gelecek aşağıya indi.



Annem atılır.

-Şimdi yürümek istiyorum ben.
-Anne Mümin’in işi varmış ama.
-Yok Abla, yürüyelim.
(Hee, Boğaz’da bi tur atalım hadi.)

Böylece bizim şanslı yırtar.

Sonra bazı şeyler değişti.

Kapı tıkırdar.

-Mümin...
-Efendim Abla.
-Kantine gidiyorum, bir şey ister misin?
-Yok Abla sağol.
(Mümin be bi şey iste, kıvrandırma beni burada)
-Köfte ekmek?
-Yok sağol Abla.
-Çayın yanına biskuvi?
-Yok Abla, bi şey istemem.
(Mümin be almadan vermek Allah’a mahsus.İlla bi şey getiricem)
-İyi ben de kafama göre bi şey  alırım o zaman.
-Zahmet etme Abla.
(Zahmet ve ben pek bir araya gelmeyiz be Mümin, herkesi kendin gibi sanma.)

Kapı tıkırdar.

-Mümin.
-Hee, Abla.
-Teyzem sarma göndermiş. Böylesini yememişsindir.
-Yok sağol Abla,tokum ben.
(Ulan sarmaya tok olunur mu be !)
-Mümin çok lezzetliler ama, hem annem dedi götür Mümin’e diye.
-Yok sağolsun ama, tokum Abla.
(Yok sağol Mümin olsun senin adın.)
-Aha ben buraya koyuyorum.Sen yemezsen hemşireler yer!
(Nasıl birşeysin sen ya, kibarlığından bana gına geldi.Çürük diş!)


İşte böyle roller bazen değişerek günler, haftalar geçer. Taburcu olma gününde Mümin tabi ki Limuziniyle kapıda hazır bekler.

-Mümin hakkını nasıl ödeyeceğiz senin? Hakkını helal et.
-Sen de hakkını helal et Anne.
-Çok sağol Mümin herşey için.
-Sen de sağol Abla.

Annem hatırlar.

-Haftaya kontrole geleceğiz.Mümin’in telefonunu al,ararız.
-Hee valla.Mümin söyle numaranı.
-1234567
-Sen de ver Abla.
-987654. Mümin ama Abla diye kaydetme.Benim adım Özge !
-Biliyorum Abla.Soyadın ne?
(Sahi Mümin biz seninle hiç özel birşey konuşmadık.Evli misin? Nerelisin?Ne sen sordun? Ne ben? Ondan böyle anlaştık herhalde. Ne öncesi, ne sonrası. Sadece o anda arkadaşlık bizimki.)
-Akdeniz Mümin, annemle aynı.
-Haftaya ben memlekete izine gidiyorum Abla. Burada diilim.
-Aaa ne güzel.Kaç gün kalıcan?
-Üç hafta Abla.Zatiin anamgil bırakmaz.
-İyi o zaman.Kendine iyi bak ve çok sağol Mümin.


Bir ay sonraki kontrolden bir gün önce annem Mümin’i arattı.

-Alo Mümin,ben Özge Akdeniz.
-Tanıdım Abla.Nasılsın Abla? Anne nasıl?
(Anam Abla kabusu geri döndü ,unutmuştum bana Abla denmesini.)
-İyiyiz Mümin.Sen nasılsın?
-İyi Abla,aynı.
-Mümin yarın biz hastaneye geliyoruz.Seni de görmek istiyoruz.
-Yarın ben izinliyim.
-Yaaaa.
-Ossun ama gelirim.
-Yok ya Mümin,izin gününde napacan hastanede.
-Ossun Abla.
-İyi madem, nasıl gelicen?Alayım seni?
-Yok Abla ben 10 dakikalık yolda oturuyom.
-O zaman gelince ararım ben seni.
-Tamam Abla.
-Tamam.

Ertesi gün.

-Özge Mümin’i arasana.
-Anne daha çok erken. Kanın alınsın, bi kahvaltı edelim.Öyle ararız.Hem izin günüymüş.Uyusun biraz daha.
(Benim uykuma kıyamayan arkadaşımı  nasıl uyandırayım keyfim için)

Telefon çalar. (Ana, Mümin arıyor.)

-Abla nerdesiniz?
-Hastanedeee.
-Hani arayacaktın.
(Kıyamadım)
-Acilin önündeyiz.
-İyi geliyorum 15 dakika sonra.


Gelir,bizi bulur. Sohbet ve iş halletme kısmı.

-Mümin MR istediler.Pendik’te çekiliyormuş.Nasıl gidilir buradan?
-Abla, ben götürüyeyim sizi?
-İzinlisin sen yahu.
-Ossun Abla.
(Ossun bakalım)
Sonra hep beraber kaybolduk yollarda ama ossun.

Ve Mümin’i bırakma vakti gelir.

-Sağol Mümin,bütün yaptıkların için.
-Naptım ki Abla.
(Valla napmadın ki??? Ha siktir! Para çekmeyi unuttum)
-Mümin bak izin günün de bile bize yardım ettin daha napıcan.
-Anne sağolsun,Abla.
(Neyse 60 TL vardı,üstünü başka zaman tamamlarız artık.Eee almadın zamanında paraları bak şimdi de kısmet olmadı.Senin suçun Mümin.Hepsi senin suçun!)
-Mümin,al şunu. İzin gününü bize ayırdın.Ve almazsan o helalleşme kısmı olmaz peşinen söyleyeyim.

Parayı alır.
(Aha,aldı.Valla billa aldı. Oh, çok şükür. Uzatsaydı valla bu sefer dalacaktım.)

Ama sonra üç yirmilikten birini bana geri uzatır.
(AHaaa? Ne oldu ulan şimdi?)

-Abla.
(Ablana sıçiim Mümin)
-Hee Mümin.
-Bu fazla.
-Ne demek bu fazla.
-Bunu sen geri al.
-Nasıl ????
-Bu yeter Abla.
Parayı gene uzatır.
-Bu fazla.Bunu al sen.
(Ulan Mümin, Salak Mümin, bu işin tarifesi mi var da bu fazla diyon!)
-Mümin saçmalama,o az bile senin yaptıklarının yanında.
-Naptım ki ben Abla,herkes yapar.
-?????????
-Mümin, Allah aşkına sen deli misin yoksa melek misin?
(Saf, evet safsın sen.Damıtılmış saflıkta bir insan varsa o sensin Mümin. )
-Efendim ne dedin Abla?
(Benim bir listem var Mümin.Bazı insanların kalbine sağ elimi uzatıp dokunmak isterim. Yüreğine değmek.Benden ona, ondan bana birşey akacakmış gibi gelir.Bana iyi gelecek.Sen bu listedesin Mümin. Bunları sana diyemem.Desem efendiiiim Abla dersin zatiiiin.)
-Bi, bi şey demedim. Kendine iyi bak e mi?
-Tamam Abla, sen de...
-Seni tanıdığıma çok memnun oldum.
-Ben de Abla,siz çok iyi insanlarsınız.
( De git Mümin, de giiiiit. Seni tanıdıktan sonra kimse kendine iyi insan diyemez.)

Ve Mümin arabadan iner. Hayatımızdan da çıkar.






Not:

Hayatıma giren üç müthiş erkek dedim ki sonuna kadar ilgiyle okuyun. Aslı üç iyi insandan birincisi olacaktı. İnternetten ilham aldığım bir taktik.

Üçünün ortak özelliği sebepsiz,sorgusuz sualsiz iyilik yapmaları. Ve bana Abla demeleri J

İyi insanlar nerede?

 Her yerde demek isterdim. Böyle bir geyik iyi giderdi bu hikayeden sonra.
Ama siz de ben de biliyoruz ki  her yerde değiller ve onlara rastlamak bir şans.













   

             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...